Ana sayfa Fotoğraflar Beyaz Şehir: Tunus

Beyaz Şehir: Tunus

2939
0
PAYLAŞ

Afrika’nın kuzeyinde bulunan bir Akdeniz ülkesinden selamlıyorum sizleri; Tunus’tan. Buraya büyük bir beklenti içerisinde geldim. Bakalım nasıl devam edecek? 🙂

Tunus’a geldiğimde dikkatimi çeken ilk şey Arap ve Fransız kültürünün fazlaca karışmış olmasıydı. Şehrin kendine ait kültürünün yanı sıra adeta Avrupai bir kültür de fazlaca egemen durumdaydı. Tabii bunda Fransız egemenliğini göz ardı edemeyiz. Kullanılan Arapça’da dahi Fransızca kelimeler vardı. Aslında dili evet Arapça’ydı ama insanlarla İngilizce anlaşmak bile oldukça zordu. Arapça bilmiyorum ama onun da yetmeyeceğinden emin olmuştum sanki. 🙂

Sadece Fransızca’nın değil Fransızların da etkisini görüyoruz. Belki sadece mimari belki sadece Avrupa özentisi…

Başkenti, ülke ile aynı adı taşıyan Tunus. Şehir merkezine yakın olan otelimizden ayrılıp şehri adımlamaya başladık. Ne olduğunu anlayamadığımız bir kutlama vardı ve birçok noktada polisler nöbetteydi. İki kenarı ağaçlarla çevrili bir cadde trafiğe kapalı olduğu için çok güzel görünüyordu. Hemen fotoğrafını çektim ve ilerlemeye devam ettik. Birkaç metre sonra arkadan birisi hızla kolumu çekiştirdi ve ona döndüğümde dediklerini anlamadım ama epey bir kızmışa benziyordu. Ardından polis olduğunu anladık. Çektiğim fotoğrafları silmemi istedi. Sebebi de polisleri çekmiş olmammış. Beyefendiyle beraber fotoğraflara baktık ama hepsini incelemeden teker teker sildirdi. Hiçbirinde polis olmamasına rağmen… Hoppalaaa… Dakika bir gol bir. Tüm enerjim o an gitti. Üç kişiydik ve turist olduğumuz her halimizden belliydi. Neyse deyip yolumuza devam ettik. Şimdi yazıya böyle başlamış olmam sizleri etkilemesin ama kolum iki gün ağrıdı yahu. 🙂 Beklenti mevzusunu da burada sonlandırıyorum. 🙂

Kimler kimler buralardan geçti, geçmekte; ne hayatlara şahit şu duvarlar…

Sade bir güzellik daha…

Şehrin ara sokaklarını dolaşarak Tunus’un simgelerinden birisi, olan Zeytune Camii’ne ulaşıyoruz. 730’lu senelerde inşa edilen bu cami, sadece cami değil uzun zaman boyunca ilim yuvası olarak kullanılmış ve birçok alimin yanı sıra binlerce talebe bu medreselerde eğitim almış. Tunus’un bağımsızlığını kazanmasının ardından buradaki eğitim ve öğretim Zeytune Üniversitesi’ne nakledilmiş.

Sırada Sousse ve Kayravan şehirleri vardı. Sousse şehir meydanında şehri seyredebileceğimiz bir kale vardı.

Sousse sokakları.

Ve Kayravan… Meşhur İslâm kumandanlarından Ukbe Bin Nafi’nin beldesi. Ukbe Bin Nafi 670’li senelerde Kayravan’ı kurup burayı hareket üssü yapmış ve Bizans şehirlerine akınlar düzenlemiş, birçok beldede Bizans’ı mağlup etmiştir. Zamanla çıkan karışıklıklar Kayravan’ın kaybına sebep olmuş ve sonrasında da Kuzey Afrika’nın kaybına doğru ilerlenmiştir. Atlas Okyanus’una kadar ilerleyip şu sözleri söylediğini bilmekteyiz: “Allah’ım! Eğer şu deniz önüme çıkmasa idi, senin dînini yaymak için devam eder, geri dönmezdim!”

Aşağıda Endülüs esintileri olan Kayravan Ulu Cami.

Sahabîden Ebu Zem’a El Belevi Hz. Türbesi

El Cem’de bulunan, M.S. 230’lu yıllarda inşa edilen bir amfi tiyatro. Buraya gelince Roma’ya gitmemize gerek kalmamıştır diye düşünüyorum. 🙂 Latife bir yana Afrika’da eşi benzeri olmayan bir yapı ve çok güzel. En iyi korunan Roma yapılarından biri imiş.

Bir de itiraf etmeliyim ki; çok az insan vardı ve doyasıya “This is Sparta” güzellemesinde bulundum. 🙂

Ve son durak Sidi Bou Said. Tunus aramalarının ilk görsellerinden… Mavi ile beyazın buluşması, güzel, bol çiçekli ve adeta bir tatil köyü.

Gittiğimiz yerler haritasında Tunus’u işaretlerken “Bir sonraki istikamet neresi acaba?”nın hayalini kurmaya başladık bile.

Allah nice güzellikleri görmeyi hepimize lütfeylesin.