Ana sayfa Edebiyat Bir İnsan

Bir İnsan

2419
0
PAYLAŞ

Tüm hikâyeler aynı başlamazdı, aynı başlangıçlar sadece masallardaydı. Hikayeler mutlu sonla da bitmezdi, sonunda gökten üç elma da düşmezdi. Bazen o elmalar acı olur bir insanın hayatına binlerce gözyaşı da yağdırabilirdi.

Peki bir insanın hayatı, hikâye olabilir miydi?
İlahi bir tecelliyle alnına yazılan, dünya saatiyle uzun; ahiret saatiyle kısacık bir zaman dilimi, hepimizin hikâyesi olabilir miydi?Eğer bir insanın hayatı, onun hikâyesiyse o hikâyesinin baş kahramanı mıydı yoksa figüranı mı?
Muhakkak bu satırların sonunda net bir kararım olmayacak, bu hikâye bir sonuca bağlanmayacak. Çünkü biz ne dersek diyelim, hikâyelerimiz hep yarım kalacak.

Doğar bir insan hıçkırarak. Ve ölür bir insan boğularak.
Duygularla, düşüncelerle, korkularla, sevinçlerle, hüzünlerle ve acziyetiyle yaşar bir insan.
Bir insan, altı üstü; iki elli, iki ayaklı, tek başlı, binlerce düşünceli, bir insan.
Çoğu zaman kendisini hikâyesinin baş kahramanı, yazarı, yönetmeni ve senaristi sanan bir insan.
Satırlarda kaybolan, şiirlerde gözyaşlarına boğulan, masallarda huzur bulan ama kendi hikayesinde tökezleyen bir insan.

Kimi hüzün bataklığında, en acı kahvesini yudumlarken; hayatı yaşadığı bedbahtlıktan ibaret sanan, Allah’ın yazgısına sabırla yaklaşan, maddi anlamda sıfıra sıfır bir insan.
Kimi mutluluk denizinde, en güzel meyve suyunu yudumlarken; hayatı yaşadığı lüksten ibaret sanan, nefsi uğruna her şeyi feda eden, maddi anlamda dört dörtlük bir insan.

Kimi aylardır çektiği zulmün sonunda refaha ereceğini sanan, artık tamam yeter bende huzurlu olmalıyım diyen fakat sonunda yine ezilen, mazlum bir insan.
Kimi çalıştırdığı işçilerinin sefasını süren, akşam evine gidince çeşit çeşit yemeklerle işkembesini dolduran fakat asla mutsuz ettiği insanların acısını çekmeyen bir insan.

Kimi çektiği sıkıntılara of bile demeyen, aç yattığı geceler için isyan etmeyen, acılara susa susa doyan bir insan.
Kimi yaşadığı bolluk ve bereket içinde ufak bir soruna, tüm insanları canından bezdiren, sefayı yuta yuta aç kalan bir insan.

Kimi hasta yatağında, bir fakirane kapısının ardında, ailesiyle el ele göz göze, sefalet içinde, tesbihiyle Peygamber’ e (s.a.v) tebessümle kavuşan bir insan.
Kimi yine hasta yatağında, lüks bir hastane kapısı ardında, miras derdindeki ailesiyle ölümü bekleyen gözlerinde, bomboş duvara bakan ve korkan bir insan.

Hangisi kahraman, hangisi figüran?
Bu kararı verirken hiç hakikate sarılmaz mı insan?